Apraham Kuyumculuk’un ortaklarından Tekbıçak: Dijitalleşme zanaatin ellerini köreltmemeli  

Fatma KAYTEZ

İstanbul Kapalıçarşı’da 8 metrekarelik bir dükkan­da temeli atılan Apraham Kuyumculuk, 142 yılı geride bıraktı. Altın, gümüş, mücev­herat alım satımı yanında al­tın ayarının tespitini yaparak geleneksel kuyumculuk sana­tını 1882 yılından bu yana de­vam ettiren marka, günümüz­de Alen Tekbıçak tarafından yönetiliyor. Markayı kurucu aileden üç kuşak yönettikten sonra Varujan Somuncuyan ile beraber devralan Alen Tekbı­çak, marka mirasını geleceğe taşıdıklarını söyledi.

Teknolojinin bu kadar geliş­tiği bir dünyada; teknoloji ve dijital dünyanın gereklilikle­rini de dikkate almak zorunda olduklarına işaret eden Alen Tekbıçak, “Dijitalleşme zana­atin ellerini köreltmemeli an­cak faydalı kullanımıyla iş ge­liştirilmelidir. Dijitalleşmenin de kendi içinde hünerli eller tarafından geliştirildiğini söy­leyebiliriz. Gelenek ve gelecek bir arada olabilir” dedi.

Apraham Kuyumculuk or­taklarından Alen Tekbıçak ile markanın kuruluşunu, dünden bugüne gelişimini ve planları­nı konuştuk.

Öncelikle markanızın ku­ruluş hikayesini dinlemek isteriz. Markanın temeli nerede, ne zaman atıldı?

Markamızın temeli 1882 yı­lında İstanbul Kapalıçarşı’da atıldı. Eskiden Deve Parkı olan 8 metrekarelik alanın dükkan olarak kullanıma açılması ve ustalarımızın burayı devrala­rak kuyum işletmesi hizme­ti vermesi ile çalışmalarımız başlamıştır. Markanın kuru­cusu Apraham Usta’nın baba­sıdır. Apraham Usta’dan sonra iki oğlu Yetvart ve Hırant Bü­kücüyan markayı yönetmiştir. 3 kuşak markayı yönettikten sonra Hırant Bükücüyan tara­fından yetiştirilen Varujan So­muncuyan ile birlikte markayı ben devraldım. Markayı şu an­da biz yönetiyoruz.

Kapalıçarşı’nın olduğu ka­dar Türkiye’nin de kuyumcu­luk mesleğinde en eski kuru­luşuyuz diyebilirim. Bulun­duğumuz yer küçük olmasına rağmen tarihi anılarıyla bizim için çok önemlidir. Eski us­talarımızın geleneklerini ha­la devam ettiriyoruz. Bura­da Kapalıçarşı’nın altın ayarı tespitini yaparız. Bunu da bü­yüklerimizden öğrendiğimiz usullerle gerçekleştiririz. Ka­palıçarşı’daki tüm esnaf ve ku­yumcular firmamıza güven duyar ve bizim devamlı müş­terilerimizdirler. Özetle altın, gümüş, mücevherat alım satı­mı yanında altın ayarının tes­pitini yapıyor geleneksel ku­yumculuk sanatını bütün ge­rekleri ile sürdürüyoruz. En eski köklü ve geleneksel bir ku­ruluş olmamızın gurunu ve so­rumluluğunu taşıyoruz.

Markanızın adı nereden geliyor?

Markamızın adı Apraham, ustamızın ismidir. Logomuz ‘Apraham 1882’ de kuruluş ta­rihimiz ve Apraham Ustamı­zın adıdır. 1882’den bu yana bir parçası olmaktan gurur duy­duğumuz Kapalıçarşı’nın içe­risinde yer alan işletmemiz, 142 yıldır faaliyet gösterebil­memiz, sunduğumuz güven, kaliteli hizmet, iş ve işleyiş an­layışımızla tamamen özdeş­leşmektedir.

Sizin sektöre girişiniz na­sıl oldu?

Ben, babamın yanında ye­tiştim kendisi çok iyi bir kürk, manto dikim ustası idi. Fakat 2006 senesinden itibaren ço­cukluk arkadaşım olan ve bas­ketbol takımında birlikte bü­yüdüğümüz Varujan Somun­cuyan ile ortaklığımı bu alanda kurdum.

Köklü bir marka olmak 142 yılı geride bırakmak hiç kolay değil. Sizce uzun soluklu bir marka olmanın sırrı nedir?

Gerçekçi olmak, uygulana­bilir yaklaşımlar ile aktarılan bilgilere, deneyime sahip çık­mak ve bunu yeni nesillere ak­tarmak. Üç kelimeyle özetle­yecek olursak; gerçekçi olmak, uygulama ve aktarım. Sür­dürülebilir bir marka olmak önemli. Bunun da birtakım un­surları var. Bu unsurlar da bi­ze aktarılan, öğrendiğimiz ve aktarmaya devam ettiğimiz deneyim ve bilgilerin değerini kaybetmeden, hizmet almaya gelen, bizi ziyaret eden herke­sin taleplerini samimi bir ta­vırla karşılamaktır.

Markamız için en önemli olan değerler iletişim ve empatidir. İletişim tek taraflı olursa iletiden iba­ret kalır, bunu kabul etmeyiz. İletişim tam olarak hizmet al­mak isteyenin bizden ne talep ettiğini, ihtiyacını anlamamızı sağlayan, önemsediğimiz be­cerilerimiz arasındadır.

Peki, bir markanın uzun yıllar ayakta kalabilmesi için neye ihtiyaç var?

Köklü markaların yaşam sürelerinin uzun olmasının en önemli sebeplerinden bi­rinin güven tesis etmiş olma­larından kaynaklandığını dü­şünüyorum. Müşterilerinin memnuniyeti kazanç para­metrelerinin üzerinde. Bu gü­ven zamanla oluşuyor, bu olu­şum içerisinde ise inceleme­ye değer önemli birçok konu var. Ancak maalesef yeterince değer verilmiyor. Geniş kap­samlı bir farkındalık oluşma­sı, bütünlüklü bir destek, ko­ruma, geliştirme sistemine ih­tiyaç var.

Gelenek ve gelecek bir arada olabilir

Kapalıçarşı’daki yeriniz dışında başka bir yer açma­yı planlıyor musunuz?

Kapalıçarşı dışında başka bir yerde açmayı planlamıyo­ruz. Buradaki tarihimizi koru­yarak müşterilerimize tarihi Kapalıçarşı’da hizmet verme­ye devam ediyoruz.

Son yıllarda markalar di­jitalleşme çalışmalarına da hız verdi. Siz bu konuda ne­ler yaptınız?

Dijital dönüşüm, tarihimi­zi ve marka anlayışımızı göz önünde bulundurduğumuzda bizi en çok zorlayan süreç. Fa­kat mutlaka uygun şekillerde uyum sağlamak gerektiğini de biliyoruz. Örneğin söz konusu altının ayarına bakmak olun­ca meyan taşı bizim için halen daha geçerli bir cevap aracıdır. Dijitalleşme zanaatin elleri­ni köreltmemeli, ancak fayda­lı kullanımıyla iş geliştirilme­lidir. Dijitalleşmenin de kendi içinde hünerli eller tarafından geliştirildiğini söyleyebiliriz. Gelenek ve gelecek bir arada olabilir.

Değerli madenler hurda ihracatı yapıyor

Kapalıçarşı’da bulunan dükkanlarında altı kişiyle hizmet verdiklerini dile getiren Alen Tekbıçak, altın, gümüş, mücevherat alım satımı yanında altın ayarının tespitini yaparak geleneksel kuyumculuk sanatını sürdürdüklerinin altını çizdi. Tekbıçak, “Apraham markası 142 yıldır temel ve birinci ilkesi doğru ayar, doğru fiyat ve istikrarı sağlayarak toplumda güvenilir olarak anılmasıyla meşhurdur” dedi. En çok tercih edilen ürünlerini altın, gümüş, platin ve paladyum olarak sıralayan Tekbıçak, değerli madenler hurda ihracatı yaptıklarını da sözlerine ekledi.

“İstikrar 100 yılı aşkın süredir vazgeçilmez bir kavram”

Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dünyada, teknolojinin ve dijital dünyanın tüm gerekliliklerini dikkate almak zorunda olduklarını söyleyen Alen Tekbıçak, bunu yaparken de istikrarlı olmalarının yine yüzyılı aşkın süredir vazgeçemedikleri bir kavram olduğunu söyledi. Sadakat ve inancın kendilerini merkezde tuttuğunu kaydeden Tekbıçak, “İşimize, müşterilerimize, değerlerimize sadık olmak ve bunun önemine inanarak yola devam etmek bizi merkezimizde tutar. Böylece dikkatimiz kolay kolay dağılmaz” dedi.

“İşim kaçta biterse mesaim o zaman biter”

Güne erken başladığını söyleyen Alen Tekbıçak, sözlerine şöyle devam etti: “Güne sabah 06.00’da başlayarak, işimin bittiği saat kaç olursa olsun mesai saatim doldu demektir. Ben önce işlerimi tamamlayacağım sonra mesai bitti diyebileceğim.” Alen Tekbıcak, “İş ve özel yaşam arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?” sorumuzu ise, “İşim ile ilgili evde ve sosyal hayatta bir şeyi paylaşmam. İş işte kalır. Evde ailemle başka konular konuşuruz” diye yanıtladı. Hobilerini de sorduğumuz Tekbıçak, basketbolu sevdiğini söyleyerek, “Ben eski bir basketbolcuyum. 10 yaşımdan beri basketbol oynamış biriyim. Yarı profesyonel bir sporculuğumun yanında şu anda büyüdüğüm ve yetiştiğim Şişli Spor Kulübü’nün 10 yıldır yönetim kurulu başkanlık görevini sürdürmekteyim” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

xxx